top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıAnadolu Meraları

Onarıcı Tarım Hollywood'un da Radarında

Güncelleme tarihi: 29 Kas 2020

Kiss the Ground: Onarıcı Tarım belgesel filmi geçtiğimiz haftalarda Netflix’te yayına girdi. Küresel onarıcı tarım camiasının son aylarda heyecanla beklediği bir belgeseldi bu.

“Kiss the Ground” (Türkçe’ye “Toprağı Öp” diye çevirebiliriz), görece yeni bir oluşum olmasına rağmen, Anadolu Meraları olarak geçtiğimiz haftalarda Metin Akdülger’in seslendirmesiyle Türkçe’ye uyarladığımız “Toprağın Hikayesi” gibi başarılı animasyonlar yapmış bir platform. Tüm dünyada çiftçiler ve bilfiil arazide çalışanların başlattığı onarıcı tarım hareketinin şehirli bireylere hikayeleştirilerek anlatılmasında becerikli, sanatsal üretkenliği yüksek bir oluşum. 


“Onarıcı Tarım” belgesel filmi de, Kiss the Ground’un şehirli ve ekolojik bilinci görece yüksek kesimlere konuşabilme becerisinin güzel bir örneği olmuş. Öyle ki, belgesele dair camia-içi 3-5 eleştirinin de altında yatan sebep aynı.


Detaya girmeden önce, bu değerlendirme yazısına biçtiğim başlığa atıfta bulunayım. Belgesel Josh ve Rebecca Tickell tarafından yönetilmiş. Patricia Arquette gibi eski toprak Hollywood yıldızlarından Giselle Bündchen gibi bir süper-modele, Ian Somerhalder gibi görece yeni-nesil Hollywood yıldızlarına kadar bir çok isim belgeselde onarıcı tarıma verdikleri desteği aktarıyorlar. Hatta bunların bazıları aynı zamanda belgeselin yapımcısı olmuş. Leonardo Di Caprio gibi iklim değişikliğiyle mücadeleye (biraz ters yönden de olsa…) destek vermeye çalışan bir süper-yıldız da “teşekkür edilenler” listesinde. Belgeselin sunumunu ve seslendirmesini başka bir Hollywood yıldızı olan Woody Harrelson yapıyor.

Sırf bu popüler isimleri bir araya getirmiş olması bile, Kiss the Ground: Onarıcı Tarım belgeselini çok önemli bir yere koyuyor. Tarımın, yani insanevladının doğayla en büyük, derin ve hacimli etkileşiminin yokedici olmak yerine onarıcı olabileceği fikrini geniş kitlelere Hollywood yapımlarından aşina olduğumuz “gaz veren” yöntemleri de zaman zaman kullanarak aktarması ve Netflix gibi popüler bir platformda yayınlanması bu belgesele özel ve önemli bir işlev yüklemiş.


Belgeselde “bizimkilerden” Allan Savory, John D. Liu, Gabe Brown ve Doniga ile Erik Markegrad konuşmaları ve anlatılarıyla yer alıyor. Allan Savory olmazsa olmaz, John D. Liu Çin’de yaptığı işler nedeniyle sevilen bir isim, Doniga Markegrad da bu tür yapımlar için zaten “doğru” profil. Ancak Gabe Brown gibi önemli bir ismin ise tüm çiftçi haliyle yer almış olması güzel bir nokta olarak kayda değer. Ayrıca toprak mikrobiyolojisi duayenleri Dr. Christine Jones ve Dr. Elaine Ingham’dan da görüş alındığını film-sonu yazılardan anlıyoruz.


Onarıcı tarım hareketinin, özellikle Kuzey Amerika’daki dostların belgeseli genel olarak “gayet başarılı” bulduğunu söyleyebilirim. Herkesin ortak fikirde olduğu bir başka konu da, belgesel yapımcılarının aldığı belli olan bazı “stratejik” kararlar hakkında: Örneğin, onarıcı tarımın unsurları içinde bütüncül planlı otlatma geçiyor, evet; ancak daha uzun süreler ve atıflar örneğin kompost yapımına ayrılmış. Filmin destek gördüğü ve daha da fazla destek göreceği öngörülen “ekolojik bilinci yüksek, genç” kesimin şehirden onarıcı tarıma destek verme isteğiyle, bu kesimde görece yüksek olan et-yemezlik temelli “hassasiyetlerin” gözetimi sonunda böyle bir yere varıldığı belli. Daha net bir özet yapmak gerekirse, onarıcı çiftçiler, şehirde normalde erişemedikleri kesimlere onarıcı tarımı anlatma mahareti sebebiyle, belgeselin bu noktadaki eksikliğini “hoş” görmeyi seçiyor.


Bir başka nokta da, tarım ve gıda politikaları konusunda belgeselin ABD temelli bir anlatım içinde olması – esas hedefi Amerikan halkı olan bir yapım için normal bir durum.


Onarıcı tarım hareketinin bir yöntem ve uygulamalar bütünü olmasının ötesinde insan-doğa ilişkisine yönelik önerdiği somut, sağlam ve hakiki “anlamları” da yansıtması benim özellikle hoşuma gitti. “İnsan dediğin ne işe yarar, hayatın anlamı nedir?” gibi sorulara verdiğimiz cevapların güzel özetlerini ve atıflarını belgeselin özellikle son kısmında görmek, duymak mümkün – ki bence bu, hareketin büyümesi ve iklim/ekoloji krizine karşı son ve tek çare olması yolunda çok önemli.

Onarıcı tarımın “içindeyseniz”, bir fırsatını bulduğunuzda izleyin. İlgileniyor veya kafaüstü dalmaya (ya da emin adımlarla girmeye) hazırlanıyorsanız, bir fırsatını yaratıp salim kafayla izleyin. Bu meseleleri daha önce hiç duymadıysanız da, güzel bir giriş belgesel filmi için hazır olun.


Ayrıca, yakında çıkacak “Sacred Cow” onarıcı tarım belgeseline de hazır olun. 


Hatta şöyle diyelim: Onarıcı tarımın, hayatlarımıza ve küresel gündemimize her geçen gün artan bir hızla girmesine hazır olalım. İnsanlığın bu en büyük sınav ve macerasının parçası olmaya hazır olalım. 


Toprağın, ekosistemlerin ve iklimin onarımı ile “insanı”, medeniyeti, hayatın anlamını ve bu yaşamdaki yerimizi yeniden bulma yolculuğuna çıkmaya hazır olalım.


Durukan Dudu, Anadolu Meraları Eş Kurucusu

 

Bonus: Toprağın Hikayesi


İklim krizinin etkilerini ve bu gezegene ne kadar zarar verdiğimizi gördükçe umutsuzluğa kapıldığınız oluyor mu?


Gelin karbonun yeryüzündeki kadim seyahatini, toprakla ilişkisini ve iklim krizine nasıl çare olabileceğini birlikte izleyelim.


Video: Kiss the Ground (The Soil Story)

Seslendiren: Metin Akdülger

Uyarlama: Anadolu Meraları


1.274 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

1 Komentar


aaah, very good that you are sharing this. Why don't you share "topragin uyanisi" too? it is good to show some Turkish example, no? https://www.youtube.com/watch?v=GwbonuGbL9k

Suka
bottom of page