top of page

Bütüncül Yönetim ve Beslenme

Beslenme konusu, sadece karnımız acıktığında başvurduğumuz gıda maddeleri ile sınırlı değildir. Beslenme sistemik (ağız, mide, barsak) düzeyin yanısıra büyük oranda hücresel düzeyde gerçekleşen bir süreçtir.

Beslenme, canlı bedeninin sağlıklı bir şekilde yaşayabilmesi için gereken maddeleri bünyesine yeterli miktarda alması, yüksek verimlilikle işleyebilmesi ve atıkları maksimum düzeyde tahliye edebilmesi süreçlerinin tamamını kapsar.

Üzerine sayfalarca makale, kitap yazılan ve her gün yeni şeyler öğrendiğimiz bu konuya Anadolu Meraları’nın yaklaşımı şu beş ilke üzerine kuruludur:

BÜTÜNCÜL: Doğayla işbirliği içinde

Sorun odaklı değil bağlam temelli yönetimle gıda üretimi, insanı da kapsayan ekosistemlerden bağımsız bir süreç değil. İnsanın ihtiyacını karşılamak için yaptığı gıda üretiminin, ekosistemlerin onarıcı yönetiminin sonuçlarından biri olması gerekir. Bu üretim sürecinde izlenecek yöntemler, ekosistem süreçleriyle mücadele etmek için yoğun enerji (fosil yakıtlar, ucuz insan emeği...) ve kimyasal kullanımı yerine, ekosistem süreçleriyle işbirliği içinde hareket etmeyi gerektirir. Bütüncül bir tarım ve gıda üretimi, bu sebeple, her şeyden önce bütüncül bir verimlilik timsalidir. Doğanın işleyiş kuralları ve örüntülerine uygun üretim yapmak mümkündür ve en bereketli yöntem budur.

 

Yaşadığımız çağda ekosistemler ve kaynaklar yanlış yönetim nedeniyle tükeniyor, bozuluyor ve kirleniyor. Bozulmanın yanı sıra, bu verimsiz yöntemlerin ekonomik yükünü sübvansiyonlar, kalitesiz/zehirli gıdaya mahkumiyet ve gıda enflasyonu üzerinden bireyler ve toplum karşılamak zorunda kalıyor. Sonuç olarak hem bireye, hem ekonomiye hem de doğaya zarar veren bir gıda üretim sistemiyle karşı karşıyayız.

 

İnsanlar olarak sorumluluğumuz, doğanın işleyişindeki temel süreçleri kavrama gayretini sürekli kılmak. Bu gayret ve sorumluluk sahibi alçakgönüllülüğün bize öğrettikleriyle, içinde yaşadığımız veya üretim yaptığımız ekosistemlerin, tahayyül edebildiğimiz en bereketli hallerine doğru ilerlemeleri için gerekli yöntemleri geliştirip uygulamak. Ekosistemlerin bu "onarım" süreciyle beraber ürettiğimiz son derece besleyici gıdayı da kurup geliştirdiğimiz adil ve akıllı türetim/dağıtım/paylaşım sistemleriyle insanlara ulaştırmak. Öyle ki, her birimiz sürecin başından sonuna, istediğimiz ölçekte birer ‘sorumluluk sahibi’ ve ‘karar verici’ haline gelebilelim.

 

Bu serüvenin herhangi bir noktasında, sürecin bir kısmına odaklanmak, örneğin bir otlatma yönteminin algoritmasını iyileştirmeye çalışmak veya sorumluluk paylaşımlı aidiyet (ekonomik) birliklerini modellemeye gayret etmek güzel ve istenen bir durumdur. Burada bütüncüllük ilkesini bozacak olan durum, sürecin bir kısmına odaklanıp gerisini unutmak (yani indirgemecilik) ve sorun olarak algılanan bir durumu çözerken başka açıları ve süreçleri bozacak adımlar atmayı normal sanmaktır. O nedenle tüm gıda üretim süreçleri, bağlı oldukları bütüne dair katılımcı olarak hazırlanmış özgün ve güçlü “Bütüncül Bağlam”lar ile yönetilmelidir.

 

TAMLIK: Besleyici Gıda

Ekosistemlerdeki besin ağı içinde maddeler sürekli olarak yıkım ve yapım mekanizmaları ile bir ögeden diğerine taşınıyor, dönüşüyor ve büyük resimde doğa dediğimiz yapı bereketli bir fotosentez (yapım) ve çürüme (yıkım) döngüleriyle ahaliyi besliyor.

 

İnsan bedeni de doğanın minyatür bir örneği. Bünyesine aldığı karmaşık yapıdaki gıdaları yıkım süreçleri ile hücre içinde moleküler düzeyde parçalar, daha sonra da ihtiyaç duyduğu karmaşık maddelere dönüştürür. Gıdaların içinde bulunan mineral, protein, vitamin, iz elementler gibi karmaşık moleküller yeterli miktarda ve uygun kompozisyonda bulunduğunda vücut kendisi için gerekli maddeleri zorlanmadan üretebilir, fazlasını bertaraf ya da tahliye etmek için uğraşmaz.

 

Onarıcı Tarım ilkelerine göre üretilen gıdalarda yapılan araştırmalar, otla beslenen hayvanlarda tohumla beslenen hayvanlara oranla temel vitamin (A,E,B), mineral ve temel ve iz elementlerin (K, Fe, Zn, P, Na, Ca, Se) miktarlarının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Vücut sağlığı açısından kritik öneme sahip Omega 6 / Omega 3 oranındaki hassas dengenin de otla beslenen hayvanların etinde sağlık lehine işlediği gözleniyor.

 

Bununla beraber Anadolu Meraları,karmaşık ve kendi kendini sürekli yeniden oluşturan bir yapı olan insan bedeninin gereksinimleri için ‘genel geçer’ ve herkese her an uygun ‘doğrular’ üretmenin zorluğunu kabul ediyor.Bireylerin kendileri için en uygun gıdaya ulaşma hakkını önceliyor.

 


Bu anlamda Anadolu Meraları, gıdanın tamlık ve besleyicilik kalitesini birinci öncelik olarak alıyor. Üretim miktarı konusundaki endişelerin çoğu durumda (ve küresel bazda) geçerli olmadığı bilgisini ön plana çıkarıyor. İnsanlığın en büyük iki sağlık sorunu olan yetersiz beslenme ve obezitenin temelinde ve çözümünde gıdanın besleyiciliği olduğunu hatırlatıyor.

 

YAŞAMIN ÖZGÜNLÜĞÜ VE İNSANIN SORUMLULUĞU

Beslenme, bir canlının başka bir canlıyı ve/veya ürettiği biyokütlenin bir kısmını yiyerek dönüştürmesi sürecidir. Bitkiler dahi, topraktaki mikroorganizmaları karbonla besler, karşılığında da bu mikroorganizmaların birbirlerini yemesinin sonucunda salınan elementlere ihtiyaç duyar.

 

Beslenme örüntüleri, kimi zaman simbiyotiktir; yani birbirine değer katar. Örneğin, bazı ağaçlar, tohumlarının uzaklara taşınmasını teşvik etmek için tohumların (çekirdeğin) etrafını tatlı bir biyokütleyle (meyve) sarmalar; bu da başka canlılara gıda olur. Beslenme örüntüleri kimi zaman ise üçüncül ögelerin yararınadır. Örneğin, kurtların yaban koyunlarını avlamak için (koyunların da kurtlara av olmamak için) izledikleri stratejinin sonucunda bozkır ve otlak ekosistemleri güçlenir, bereketlenir, toprağa karbon gömülür. (Bkz: Bütüncül Yönetim, Av-avcı ilişkisi)

 

Yaşamın bu yapım ve yıkım döngüsü içinde akıl, vicdan ve empati gibi özelliklerle donanmış insan türünün sorumluluğu, bu yeteneklerini ekosistem bütünlerinin bereketlenmesi ve içindeki toplam canlılığın artması için kullanmaktır. İnsan, sahip olduğu organizasyon, alet kullanımı ve yönetim becerisiyle, ekosistemlerin hem tür hem de toplam nüfus olarak birçok canlıya ev sahipliği yapan bir berekete ulaşmasını sağlayabileceği gibi, çoraklaşmasına, tek tipleşmesine ve yok olmasına da sebep olabilir.

 

Bu onarıcı yönetim sürecinde insan, gıda üretimi olarak hasat ettiği tüm biyokütleye ve özellikle de sinir sistemi gelişmiş canlılara, ayrıca yönetim süreci için yüksek faydalı yıkım faaliyetinden etkilenen canlılara (örneğin, gıdanın işleme tesisi için bir ağacın kesilmek, ya da ufak bir karınca yuvasının yıkılmak zorunda kalınması) saygıyla yaklaşmalı ve yaptığı eylemin sonucunun sorumluluğunu üstlenmelidir.

 

Bu sorumluluk, yapılan (ve hatta yapılmayan) her uygulamanın doğum-ölüm döngüsünde bazı canlıların doğumuna yardımcı olurken, bazılarının da ölümüne sebep olacağını bilmekten ve bu ikilik hakikatinden (yani "doğa"dan) kaçış ve inkar hakkının olmadığını bilmekten gelir.

 

Anadolu Meraları, bu sorumluluğun temiz bir niyet, duru bir akıl ve saygılı bir alçakgönüllülükle yerine getirilmesine inanır.

 

GERÇEK VERİMLİLİK

Yüzeysel, spekülatif ve ideolojik kavrayışlardan  arınarak bakıldığında, gerçek ekonomik verimlilik, ekolojik denge ve sağlıklı toplumsal yapının aynı kümede buluştuğu gözlemlenebilir.

 

Yani gıda üretimi ve paylaşımında ekolojik olan, gerçek anlamda ekonomik olandır - çünkü her türlü en az maliyet ve çabayla değerlendirilmesini sağlar. Aynı şekilde, ekonomik ve ekolojik olan üretim yöntemlerinin gerektirdiği farklı toplumsal örgütlenme şekilleri de, insan türünün birbiriyle ilişkilenme, aidiyet, güvenlik gibi ihtiyaçlarını karşılamaya hizmet edecektir. Bunun basit ve önemli bir başlangıç seviye örneği olan 'gıda toplulukları', sadece gıdanın daha iyi üretilmesini sağlamakla kalmaz, üyelerine bir birliktelik, dayanışma ve topluluk hissi de sağlar.

 

Bu sebeple, kurduğumuz gıda ekosistemlerinin ekolojik anlamda onarıcı, ekonomik anlamda bereketli ve toplumsal anlamda sağlıklı olmasını sağlamalı, bunların birbirleriyle çelişmeyen, tam tersi aynı anda var olan veçheler olduğunu bilerek hareket etmeliyiz. Bunun yaratabileceği sonuçların içinde , bir tarafta çiftçi denen birey, aile veya şirketlerin yönettiği arazi, ekipman, hayvan, ekip vb. varlıkların olduğu, diğer tarafta kalanların ise salt tüketici olduğu binlerce yıllık sistemler yerine, toplulukları ortaklaşa sorumluluk ve mülkiyete davet eden verimli yapılar da olabileceğini aklımızda tutmalıyız. 

 

Anadolu Meraları bu üç veçheyi de beraber ve birbirlerini destekleyerek iyileştirecek modelleririsk almaktan çekinmeden deneme ve hayata geçirme sorumluluğuyla hareket edeceğini beyan eder. Ayrıca, her bir olası başarısız denemenin, kendinden sonraki denemelere tecrübe sağlayacağı bilgisiyle her bir oluşumu bu yönde sorumluluk almaya davet eder.

 

SOMUT BİLGİYE ULAŞIM HAKKI

Eğer kendi gıdamızı üretmiyorsak ve gıda üretimi konusunda detaylı bilgiye sahip değilsek, yukarıdaki diğer ilkeleri ölçüp değerlendirmemiz oldukça zor ve karmaşık. Bu nedenle çoğu insan, bir sertifika güvencesinde olan veya bireysel ilişkisi olan tanıdık bir üretici veya aracıdan satın alıyor dahi olsa çoğu zaman  içeriğinde gerçekte ne olduğunu bilmediği, sadece dış görünüşüne bakarak gıda olduğunu zannettiği ürünleri tüketiyor.

 

Anadolu Meraları, gıda üretimindeki en büyük kayıp halkanın gıdanın sofraya gelene kadar geçirdiği yolculuğun detaylarını bilimsel analizlerle ve açık şekilde paylaşma konusunu önemser, bu konudaki yaklaşımını yaşama geçirebilmek için fiziksel ve felsefi araçlar üretir, edindiği bilgi ve deneyimi analiz ederek eğitimler, makaleler, raporlar, duyurular ve toplantılarla  farklı kitlelerle paylaşıma açar.

 

Anadolu Meraları, her gıda numunesine detaylı analiz uygulanmasının zorluğu ve yüksek maliyet gereksiniminin farkındadır. Bunun yerine (bu bilgilere erişim mümkün ve makul hale gelene kadar), gıdanın üretim, işleme ve lojistik süreçlerine dair bilgilerin sayılabilir, karşılaştırılabilir ve somutlanabilir göstergelerle paylaşımını önemser.

 

‘Hikayesi olan gıda’ anonim olmayan, kaynağı ve süreçleri izlenebilir gıda demektir. Anadolu Meraları, bu kavramın trend haline gelmesinden faydalanarak somut bilgi vermeden, sadece romantik, pastoral ve geleneksel kavramlarla insanların olumlu anlamlar atfettiği görsellere/sembollere dayanan bir pazarlama/iletişim yöntemi izlenmesini yanlış ve tehlikeli bulur.

bottom of page